sana yak gitsin diyebilmeyi ne kadar isterdim... hüznünü yak, acını yak. içinde tortu olan, topak olan, sonra boğazına oturan ne varsa... hepsini yak. ama anlamıyorsun değil mi? ben seni böyle görmeye alışık değilim. böyle hüzünlü. somurtuk. bilmem farkettin mi hiç? arada konuşurken seninle şımarırdım, mutlu olurdum da sırıtık derdim sana. hani alice harikalar diyarındayken bir kediyle karşılaşıyor ya, aynı o kedi gibi işte. öyle sırıtıyorsun sen de. sana yakıştırdığım bu kendi içimde. somurtmak değil.
keşke yüzünden okunan o yorgunluğu, o mutsuzluğu silebilsem. o zaman dünyanın en güçlüsü sayardım kendimi. gerçekten de öyle olurdum eğer bi' fırsat verebilseydin. hayır, seni suçlamıyorum, ne alaka canım. beni sevmek zorunda değilsin. bunu kafamda biliyorum işte, kalbimin içinde bilemiyorum yalnız. aradaki bağlantı kopuk. ben anlamıyorum, doğrusun, bilmiyorum. biliyorsun saçmalıyorum. bunları okur musun, bir gün eline geçer mi bu yazdıklarım ya da bunları yüzüne karşı söyleyebilir miyim? hayır. bunların hiç biri olmaz. sanki bi kuyuya bağırıyor gibiyim. ama etrafım o kadar boş ki, kuyunun dibinden tekrar yüzeye çıkan sesimi kimse duymuyor. duymasınlar. duymayın. duyma. o güzel umursamazlığınla geçip git hayatımdan. yıkarak, yakarak... gittiğinde, artık seni göremediğim de kocaman bir boşluk bırakacaksın hayatımda ya, hayırlısı.
bazen her şeyi senden daha büyük bir güce emanet ettiğini düşünmek ve onun her şeyi sonunda en güzeline, senin için en iyisine ulaştıracağını hissetmek rahatlatıcı değil mi senin için de? hayırlısı derken, göğe bakarken, aman allah korusun derken bunları hissediyorum. ve bu duygu aynı seni sevmek gibi. her şeyin güzel olacağına inanç var, biraz endişe de var, 'ya olmazsa?' sorusu. bunu düşünmek istemiyorum. bugünlerin moda deyimiyle 'evrene pozitif enerji gönderiyorum'. hüzünlü şarkılar dinlemiyorum, hayır. hele pilli bebek mi? asla. neden üzüleyim ki? kalbim olacaksın sonunda. yüreğimin içine yerleşip, yüreğim olacaksın, vicdanım... ya olmazsan?
o zaman beni de yak. yüreğim olamazsan yüreğimi yak. içindeki yenemediğin yaz yetmezse hüznünü, acını yakmana, beni de yak. ateşine yakıt olmak neden üzsün ki beni? ayna üstündeki yansımanı görsem, yanımdan geçsen, geçerken kokunu duysam ya da elinin değdiği bir eşyayı tutsam çocuk gibi seviniyorum ben. kor olmaktan çekinmem inan.
bazen içimden geçiyor, beni sevmiyor madem, bu kadar acı çektireceğine yaksın beni. 'ama' diyorum, 'sevmemek onun suçu değil ki.' ah bir de kimin suçu bu onu öğrensem?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder