1 Haziran 2014 Pazar

biliyorum, onu şımartmamam gerekiyor. bu sefer gerçekten, bilerek, isteyerek, kasıtlı olarak onu şımartıyorum bu yazıyı yazarak. ne zaman görür, onu da bilmiyorum. bu sefer ki söylediklerim, yazdıklarım diğerkilerinden farklı. farklı, çünkü bilinçsiz bir şekilde yapıyordum bu işi.

onun için güzel bir şey söylesem, yüzüne normalden kısa bir süre uzun baksam, bir şeyler yazsam bile hep bana der: 'beni şımartma.' bu şımartılmama isteğinin arkasında ne olduğu da belli. korkuyor. kendini çok üstün görür de bir tarafları kalkar, sonra bunun zararını öncelikle ben, sonra o görür diye korkuyor. bana zarar vermemek için, 'bizi' bozmamak, parçalamamak adına yapıyor bunu. anlıyorum.

ama onun anlamadığı bir şey var: ben ne zaman aşık olsam, ne zaman birinin kokusuna, tenine, ruhuna tutulsam yağmura tutulmuş gibi, onun için hep bir şeyler yazarım. en kötü güzel bir şeyler söylerim ona, yüzüne biraz daha uzun bakarım, aklıma kazıyabilmek için. bilmiyorum, pek görülmüş şey değil kızların bunu yapması sanırım. hem ben bunları kendim için yaparım başta. ona olan susuzluğumu gidermek için, bir şeyler yapıp aşka, sevmeye layık olduğumu düşündüğüm için... belki de en önemlisi, yazarken kendimi iyi hissediyorum, parlak bir buluşum, güzel bir kurgum ya da gerçekten eşi bulunmaz bir benzetmem olduğunda kendimi olduğumdan biraz daha zeki hissediyorum ve bunu söyleyebilecek kadar aptalım belki. o yüzden bunları yazdım, bilmiyorum...

bildiğim tek bir şey varsa, o da şu, onunla bir ömrü çok güzel şekilde tamamlayıp, dünya üzerinde aşkın hala var olduğunu kanıtlamak istiyorum. belki birilerine umut olur diye. çünkü tam sevmekten vazgeçtiğim anda geldi o. ben o kadar yaralıyken, travmalar içindeyken sardı, sakinleştirdi beni. karşımda bir ayna olup, kendimi tanıttı bana. biraz daha büyüdüm.

kendime hiç güvenmezken güvenmeye başladım. yüzüme yabancıydım, o seviyor diye ben de kendimi sevmeye başladım. onun için sorumluluk aldım. annesi oldum yeri geldi, yeri geldi o benim için büyüdü. hayatımı bir oya gibi, bir sanat eseri gibi yavaş yavaş işledi ve buna devam ediyor.

fazla uzatmanın alemi yok gecenin bu saatinde, kısaca diyorum ki; beni sevmeye devam et. ve alış bazen şımartılmaya. bunu hakediyorsun.

eh, alışacak, değil mi?