30 Kasım 2013 Cumartesi

senin dörtte üçün gizem, ya geri kalanın?


geri kalanın ne biliyor musun? bir avuç bok. bok kelimesini 'o' harfi yerine bir nokta koyarak da yazabilirdim, böylelikle içim belki daha rahat olurdu, ama s.ktir et. işte burda gördüğün gibi, bi ironi var. bu tavır sahte bir tavır ve arkasında kaç kahır var saymadım bile inan. ama hayatta saydığım bir - iki şey var: samimi insanlar, samimi tavırlar.

haklısın, sana karşı asla göstermedim bu samimiyeti, her zaman kaçtım senden. her zaman telaşlı, eli ayağına dolaşan, aklı kolaycacık karışan birini gördün sen. belki o yüzden sevmedin beni. sevme, canın sağolsun.

canın sağolsun diyebilmek, kabul edebilmek bi nebze kolaylaştı benim için artık. seni kaybettim bir kez çünkü. olan oldu. birbirimizin aklından geçenleri öğrendik, birbirimize ağız açmadık, yüzyüze bakmadık uzun zaman. seni sevgilinle gördüm, zerre canım yanmadı. o zamanlar umursamıyordum, 'bu iş bitti, unuttum gitti' diyordum. değilmiş. aslında unutmamışım, ben sadece kendimi aldatmışım, seni bir süreliğine kandırmışım. başkaları? onları unut, onlar her zaman figüran sen sahnedeyken.

ruhumu dörde bölsek, içinden bir parçası senin aşkın, bir parçası sabır, bir parçası telaş ve neşe, en son parçası safi aptallık. kötü olan ne biliyor musun, aptal olan parça en büyük parça. daha kötü olansa, telaşım ve neşem sönüp giderken aşkın büyüyor. ben öldürmeye çalıştıkça inat edermiş gibi daha çok tutunuyor ruhuma. ya çok büyür de ruhumu kaplarsa bir gün? nasıl kurtulurum ya da kurtulmak ister miyim artık?

ya senin ruhunu dörde bölsek? bana göre senin dörtte üçün gizem, hakkında bilmediğim çok şey var çünkü. bildiğim de var azıcık olsa. mesela biliyorum, kana bakamazsın hayatta. ya da biliyorum, bıçak gibisin. olmadığını düşündüğün ne varsa en hızlı şekilde kurtuluyorsun onlardan. veya biliyorum, sen de herkes gibi insansın ve senin de boktan tarafların var. sen de yalan söylüyorsun, sen de kendini büyük görüyorsun herkes gibi- hatta o meşhur egon şehir sınırlarını aşmış durumda-. ya da biliyorum ''bülbülüm altın kafeste'' yi dinlemeyi seversin. ruhunun son kısmına gelirsek; bir avuç bok. çünkü daha yeni yeni ayırdına varıyorum, sen bir insansın, hepsi gibi kusurlu. ama ben seni kusurlarınla seviyorum. ve bundan nefret ediyorum.

ilk defa bir adamın önünde diz çöküp merhamet istiyorum, beni azat etmemesi için. vazgeçtim, beni azat etme, sen ne kadar git dersen o kadar kalırım çünkü. nefret ediyorum senden, ama canımı istesen veririm.

senin boktan olan tarafın bu işte, ne olursan ol, beni kendine çekebiliyorsun. ama yapma bunu. yap-ma. (iradem elimde olsaydı, inan durdururdum bunu.sen yine de iradesiz olduğumu bilme, güçsüz düşünme beni.) ben bunları yazarken duman'dan 'gönül' çalıp durdu. şu satırlar bana gelsin: uslan artık deli gönül/ bak gelip geçiyor ömür/ uslan artık deliiii, divane gönüüül.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder